Anasayfa
Tutuklu Ergenekon sanığı, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kazanın sabotaj olduğunu iddia etti.
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Erol Ölmez, mahkemeye bir dilekçe verdi, kafaları karıştıran açıklamalarda bulundu.
Erol Ölmez'in ilk iddiası Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili.
Ergenekon'un tutuklu sanığı, bu konuda kafaları karıştıran iddialar ortaya attı.
Ölmez ifadesinde şu sözlere yer verdi:
"Bunun kaza değil de sabotaj olduğunu bilmekteyim. Daha birçok konunun şahidi olarak artık susmayacağımı, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasının zamanı geldiğini söylemek isterim. Nedeni ise cezaevine girdiğim günden beri beni yalnız bıraktılar. Kimse sahip çıkmadı. Zaten ilk şart, 'Başına bir hal gelirse kendinle başbaşasın' denildi. Bu konuları ciddiye almanızı isterim. Muhsin Yazıcıoğlu'nun susturulmasını isteyen kişi şu an bir siyasi partide siyasi kimliğe sahip olan, aynı zamanda milletvekilidir. Yazıcıoğlu'nun ölümüne sebep olan kişi, aynı zamanda MİT'e çalışan Amerikan destekli kişidir."
Erol Ölmez, iddialarına dayanak olarak da bir başka iddiayı ortaya attı:
"17 Kasım 2007 tarihinde Ankara'da özel bir toplantıda ben, Çerkez Ali ve bir milletvekili yer aldık. Toplantının konusu Muhsin Yazıcıoğlu'nun nasıl susturulacağı ile ilgiliydi. Bunun karşılığında 10 milyon dolar para verilecekti. 2008 yılında olması beklenen bu konu, Ergenekon furyası patlayınca 2009 yılına kalmıştır. BBP liderine yapılan aslında sabotajdır."
Kuvvayı Milliye Derneği'nde çaycı olarak çalışan tutuklu sanık Erol Ölmez, 1990'da askerlik yaptığı dönemde hayatının değiştiğini, kod adı 'Çerkez Ali' olan kişinin, askerliğini sonlandırarak kendisini çok özel bir birimin içine aldığını ileri sürdü.
Dilekçesinde, bir dönem İstanbul Fatih'teki Çarşamba semtine istihbarat toplamak için gittiğini belirten Ölmez, dışarıda bulunan arkadaşları tarafından hiç aranıp sorulmadığını, bu nedenle bazı gerçekleri açıkladığını söyledi.
Erol Ölmez açıklamasında; "Bu yazdıklarım bir itiraf değildir. Vicdan azabının bana vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı konuşmanın zamanının geldiği kanaatindeyim. Görevim icabı birçok kılığa girdim. Yeri geldi tarikatçı oldum, yeri geldi özel yetkili bir insan oldum...Ama şunu bilmelisiniz ki Çerkez Ali beni düşünmektedir ve ben eninde sonunda bu cezaevinden elbet çıkacağım. Yeter ki çark artık tersine dönsün. Çünkü dışardakiler bizi çıkarmanın savaşını veriyor." ifadelerine yer verdi.
Erol Ölmez, soruşturma sürecinde, savcılıkta verdiği ifadesinde ise, 'kız tavlamak' için Çarşamba'ya gittiğini ileri sürmüştü.
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Erol Ölmez, mahkemeye bir dilekçe verdi, kafaları karıştıran açıklamalarda bulundu.
Erol Ölmez'in ilk iddiası Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili.
Ergenekon'un tutuklu sanığı, bu konuda kafaları karıştıran iddialar ortaya attı.
Ölmez ifadesinde şu sözlere yer verdi:
"Bunun kaza değil de sabotaj olduğunu bilmekteyim. Daha birçok konunun şahidi olarak artık susmayacağımı, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasının zamanı geldiğini söylemek isterim. Nedeni ise cezaevine girdiğim günden beri beni yalnız bıraktılar. Kimse sahip çıkmadı. Zaten ilk şart, 'Başına bir hal gelirse kendinle başbaşasın' denildi. Bu konuları ciddiye almanızı isterim. Muhsin Yazıcıoğlu'nun susturulmasını isteyen kişi şu an bir siyasi partide siyasi kimliğe sahip olan, aynı zamanda milletvekilidir. Yazıcıoğlu'nun ölümüne sebep olan kişi, aynı zamanda MİT'e çalışan Amerikan destekli kişidir."
Erol Ölmez, iddialarına dayanak olarak da bir başka iddiayı ortaya attı:
"17 Kasım 2007 tarihinde Ankara'da özel bir toplantıda ben, Çerkez Ali ve bir milletvekili yer aldık. Toplantının konusu Muhsin Yazıcıoğlu'nun nasıl susturulacağı ile ilgiliydi. Bunun karşılığında 10 milyon dolar para verilecekti. 2008 yılında olması beklenen bu konu, Ergenekon furyası patlayınca 2009 yılına kalmıştır. BBP liderine yapılan aslında sabotajdır."
Kuvvayı Milliye Derneği'nde çaycı olarak çalışan tutuklu sanık Erol Ölmez, 1990'da askerlik yaptığı dönemde hayatının değiştiğini, kod adı 'Çerkez Ali' olan kişinin, askerliğini sonlandırarak kendisini çok özel bir birimin içine aldığını ileri sürdü.
Dilekçesinde, bir dönem İstanbul Fatih'teki Çarşamba semtine istihbarat toplamak için gittiğini belirten Ölmez, dışarıda bulunan arkadaşları tarafından hiç aranıp sorulmadığını, bu nedenle bazı gerçekleri açıkladığını söyledi.
Erol Ölmez açıklamasında; "Bu yazdıklarım bir itiraf değildir. Vicdan azabının bana vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı konuşmanın zamanının geldiği kanaatindeyim. Görevim icabı birçok kılığa girdim. Yeri geldi tarikatçı oldum, yeri geldi özel yetkili bir insan oldum...Ama şunu bilmelisiniz ki Çerkez Ali beni düşünmektedir ve ben eninde sonunda bu cezaevinden elbet çıkacağım. Yeter ki çark artık tersine dönsün. Çünkü dışardakiler bizi çıkarmanın savaşını veriyor." ifadelerine yer verdi.
Erol Ölmez, soruşturma sürecinde, savcılıkta verdiği ifadesinde ise, 'kız tavlamak' için Çarşamba'ya gittiğini ileri sürmüştü.
